Salı, Eylül 23, 2025

251024 dönüş/veda

Gecenin artığı, sabaha devrolmuş solgun bir sessizlik. Dar sokaklardan taşan ekmek kokusu, uykusuz gözlerin üstüne örtülmüş bir perde gibi ağır. Çocuk adımlarının çekingenliğiyle yankılanan kaldırımlar, şehrin acımasız diliyle fısıldıyor: “burası sana ait değil.” 

Sabah, kendini unutturmak ister gibi ağır ağır doğuyor pencereden. Perdenin arasından süzülen ışık, geceden kalan fincanların, küllükteki izmaritlerin ama en çok yalanların üstüne düşüyor. Odada hâlâ sesinin, teninin hayaleti dolaşıyor. Her harfi sahte, her hücresi kirli.

Aynada yüzüm var, yabancı bir yüz. Gözleri artık bakmıyor. Durgun bir göl gibi sakin duran bakışlarımda, bıraktığın boşluk saklı. Aynadaki aks suya eğilen bir gölge gibi; dokununca dağılan, tutunca kaybolan; bir sis, bir gölge, bir yansıma.

Gün içeri sızıyor, saat ilerliyor, sokaktaki hayat alışkanlığına devam ediyor. Komşunun kapısı gıcırdıyor, arasından sabah telaşı akıyor. Kediler aceleyle bir yerlere yetişmeye çalışıyor. İçimde, her şey durmuş, kalbim kabullenemediği o gerçeğin ağında çırpınıyor.

Ben, senin hiç olmadığın birini sevmişim.

Yatakta hâlâ kokun var. Artık ait olmanın değil, ihanete bulanmış bir yabancılığın kokusu. sarılmak istesem, diken; koklamak istesem zehir.

Pencerelerin ardında durmayan sesler, pervazlardan sızıp dolmuş, içimden taşmış. Martılar çığlık çığlığa:

Yalan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder