Çarşamba, Aralık 11, 2013

Güvenmek

Sokaklarda içimi titreten ayaz, masamda ellerimi ısıtan sıcak kahveler, üstümde güvenli ve sıcak tutan kazaklar; penceremde kar taneleri ve ısınmak için birbirine yaklaşmış eller... En sevdiğim mevsimdir kış. Asla kendini sevdirme ve olduğundan sıcak gösterme ilüzyonuna karışmadan olduğu gibi; soğuk, öfkeli ve acımasız. Yaz mevsiminin parlak yapmacık renklerinden sıyrılmış, samimi ve çok güvenlikli bol kazaklarımızın içine sığınabilmemiz için rahat. Bildik, tanıdık o ayıcıklı pijamaları giymek gibi, en sevdiğin filmi battaniyeye sarılıp üçlü koltukta milyonuncu kez izlemek gibi, o en sevdiğin şiiri ağzından soğuğa üflenen dumanda tekrar tekrar okumak gibi. Birini sevmek gibi, tüm korkularına, tüm vazgeçişlerine rağmen ''olmak istediğin tek yer'' gibi.

İyi bir şeyler yapmak istiyorsan seni en korkutan konuya yoğunlaşmalıymışsın. Eğer o en çok kaçmak istediğin konuda bir şeyler yapabiliyorsan, bir adım atabiliyorsan- ki bu benim için yazmak oluyor- senin için umut var demekmiş. 

İnsanların hayatlarında bazı kısır döngüler olduğuna inanıyorum. En azından benim için öyle. Biriyle tanışıyorsun, zaman geçiriyorsun, ona güveniyorsun, arkadaş oluyorsun ve müthiş son. Güvenini büyük bir zarafetle yerle bir ediyor ve sahneden alkışlarla çekiliyor. Tebrikler! Ardında milyonuncu kez güvenini kaybetmiş bir kız ve paramparça bir sahne kalıyor. 

Çok sesli, çok renkli, çok makyajlı geceler gibi. Yaz gibi. Yaz sıcakları gibi. İnce t-shirtler ve asla güven vermeyen çocuk kollukları gibi. 

Oysa kış, tüm tembelliğiyle gelip şehrine oturduğunda, o çok sıcak tutan hırkana sarılıp tüm samimiyetsizlikleri sobadan arda kalan küllerin arasına süpürüp güvensizliklerini, üzüntülerini, pencerenin aralığından bırakabilirsin; üzerine beyaz karlar yağsın umuduyla. 

Birini sevmek güven istiyor; en başta kendine. ''Güçlü, kendine güvenen, ne istediğini bilen, kararlı bir kadın olmak'' Sanırım asıl ihtiyacımız olan bu. Peki, söylemesi kadar kolay mı ''o kadın'' olmak? Varsa öyle bi' ablamız, gözlerinden öpeceğim. Ciddiyim. Rol yapmayı bıraktığı anda hangi kadın o olabilir? Bir roman karakteri değilseniz tabii. Hanginiz gece olup ışıklar loşlaştığında; maskelerini ve o günün rolünü çıkarıp üzerinden sandalyenin üzerine bıraktığında hala güçlü hissedebiliyor? Çünkü dünyada kadın olmak bunu gerektirir. Ve rol yapmazsanız, ne istediğini bilmeyen bir çocuk olursunuz. Eyvallah, büyüyoruz.

Ama belki de yanılıyorumdur, güçlü kadınlar vardır ve korkak çocuklar. Yine de emin olduğum bir şey var; kendini güvende hissediyorsan, olmak istediğim yer diyebiliyorsan, insanlara yeniden güvenmenin zamanı gelmiş demektir.

Kış tüm ağırlığıyla gelip baş köşeye kurulduğundan sahte yüzler teker teker masadan ayrılmaya başladı. Geriye kalanlar samimiyetin ve kışın getirdiği sıcaklığın içinde mayışmış; insana huzur veriyordu. Dışarıda kar ve odamda huzur vardı. Umuyordum. Samimi ve güvenli geceler çok uzakta olamaz. 

Son 10 yılını güven sorunu yaşayarak geçiren bir kızın tereddütlerini okudunuz. Teşekkürler tanrım.

Not: Bu gün hayatımda ilk kez kar topu savaşına katıldım. Ellerimi yeniden hissedebilmem 2 saatimi aldı. Kimse bana eldiven giymem gerektiğini ve donmuş ellerimi kalorifer peteğine yapıştırmamam gerektiğini söylememişti. Çünkü egeli olmak, bunları bilmemeyi gerektirir. Şu an kucağımda bir peçete yığını, yanımda ballı limonlu -ki tadı gerçekten kötü oluyor- ıhlamur bardakları ve üstümde kocaman bir yorgan. Bir de içimde ilgiye muhtaç bir kedi var. Boğazımın ağrımaya başladığı an, kış sevgimi sorgulamaya başladığım andır.  Selamlar olsun.

ö.ö.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder