Pazar, Nisan 08, 2012

Biz

Uzandığım yerden odanın kirli duvarlarını inceliyorum, duvarlar soğuk.
Daha önce fark etmediğim iki yeni örümcek ağını fark ediyorum, biraz korkutucu bakmamaya karar veriyorum.
Bir türlü tam kapanmayan pencereden sızan rüzgar içimi ürpertiyor.
Kirli camlara doğru bakıyorum içeriye günün ilk ışıkları bir hırsız gibi sinsi, süzülüyor.
Mor, mavi belki biraz kızıl.
Masanın üzerinde buruşturulup atılmış kağıtların arasında duran çerçevesi kırık resme ilişiyor gözüm.
Hala aynı bakıyor; soğuk, mesafeli.
Alnına düşmüş perçem gibi şimdi ayrılık.
İkiye bölüyor süt beyaz tenini.
Ağzımda geceden kalma tütün ve ucuz içki tadı.
Biraz da özlem kokulu sen.
Yerde öbek öbek tozlar.
Pencerenin önünde ne ekmek, ne kuş var.
Bir sobamız olsaydı belki kenarında kıvrılmış kavun içi rengi bir kedimiz de olurdu.
Ama sen ve benim, bir ''biz''imiz bile yoktu.

ö.ö

Ölüm

Biri ölür üzülürsün.
Sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsün.
Ertesi gün giymek için çıkarıp bıraktığı,
hala buram buram o kokan hırkasını.
Yüzündeki her kırışıklığı,
ellerindeki her çizgiyi ezbere bildiğin birinin
sıcaklığını taşıyan o hırka yavaş yavaş soğurken
sen de soğuyacaksın, unutacaksın.
Her zaman unutulur.
Önce kokusunu,
sonra sesini,
ellerini,
yüzünü...
Ölüm, buz gibi soğuk.
Ölüm, boğazımda hiç geçmeyen yumru.
Ölüm, söylenmemiş sözler;
ertelenmiş hayatlar, keşkeler, hiç yaşanmamış hatıralar...
Ölüm, yavaş yavaş soğuyan hırkanın cebinde unutulmuş bir parça özlem.

ö.ö

-yazılmış bir şiiri, tekrar yazmak gibiydi; seninle olmak-

Perşembe, Nisan 05, 2012

Saatler

Yüreğimde hiç tükenmeyen kavgalar gibi sensiz saatler.
İki düşman, iki kurşun gibi; soğuk, acı.
Katı zamanlara sığdırmak sensizliği,
Senli zamanlardan bile zor.
Zamanlar, gözlerimde hiç dinmeyen yaşlar gibi.
Sarhoş denizlerin çocuğu, havada bir avuç iyot gibi,
Bir ağıt gibi ağır, dumanlı; sensiz saatler.
Ömrün son demlerinde, gün ağarır gibi.
Sensizliğin ellerinden tutar
Dudaklarından ölümü öper gibi.
Yüreğimde hiç bitmeyen kavgalar gibi
Sensiz saatler; acı, sonsuz.
Gün ağarırken biten sevdalar gibi
Sen gibi.


1953 yılının 4 Nisanında, Çanakkale'nin sularında kaybolan
''Sonsuz'' aşkın, sevdalı subayı gibi...

ö.ö.

Pazar, Nisan 01, 2012

Seni seviyorum

Bir süre sonra şunu fark ediyor insan
Ölüm dışında hiç bir şey önemli değil

Ne sen
Ne gözyaşı
Ne de boğazımda bir yumru gibi duran acı

Ama ölümden daha önemli olan ne var
Biliyor musun?

Her ağladığımda,
Mutsuz olduğumda bana sarılacak,
Beni mutlaka güldürecek ve
Bana her zaman inanacak birin
Yanımda olduğunu bilmem.

O, beni asla terketmeyecek
Beni kızdıracak,
Benimle tartışacak,
Ama beni mutlaka, her sabah
Yanaklarıma sakallarını batırarak uyandıracak

Önemli olan orada olması olacak
Her zaman.

Kolay kolay seni seviyorum diyemem
Ama bunu söylüyorsam
Öyle olduğu içindir.
Seni seviyorum
Baba...

ö.ö