Salı, Ekim 20, 2015

bahar temizliğinden hallice

gün batıyor, gecenin sessiz yalnızlığının uzattığı ele dokunuyorum. sigara kokusu sinmiş parmaklarımdan başlıyor öpmeye, kırık saç uçlarımdan eğri büğrü parmaklarıma dek şefkatle okşuyor tenimi. bir sigara sarıyorum içine tütüne karışmış ve kurumuş duygularımdan katarak, kül olup eteğime düşene dek çekiyorum hüznü. aralık kalmış pencereden içeri giriyor sokağın ve şehrin pis kokulu kaosu. hikayesinin kıvrılmış yaprağından öpüyorum, dudağımda toz ellerimde hiç bitmeyen resimlerden kalma renkler.

tam şair olacağım; tezgahtan tencereler sesleniyor, tava beni yıka diyor. kulaklarımı tıkıyorum, duymazdan gelmeye çalışıyorum, bakışlarımı kaçırıyorum uzaklara. tabaklar ağlıyor, en büyüğü pisiz diyor, susun diyorum, yalvarıyorum. çatallar durmuyor cennetten  bir bulaşık süngeri düşüyor ellerime kalkıp ocak siliyorum, çamaşır asıyorum. ayşe teyze edasıyla çamaşırlarım şimdi daha beyaz diyorum, bu konuda uzmanlaşmış görüyorum kendimi.

bazen de gözlerimi kaçırıp uzaklara dalıyım diyorum, duymazdan gelmeye devam edeyim... aralık kalmış camı örten toz tabakasıyla buluşuyor gözlerim, altın gününden remziye teyze edasıyla yakalıyor beni kınayan bakışları; cık cık sesleri kulaklarımda yankılanıyor, kapı kolu kazağımdan yakalayıp yere düşürüyor beni, yüzümü kapatıyorum ellerimle ağlıyorum, sonra gözlerimi aralıyorum, yerde kek kırıntıları...

tam aşık olacağım; bi gülme geliyor. diyorum kızım git bulaşıklar bekler,,. senin harcın mı sevmek. klorak basıyorum kalbime, mis gibi tertemiz.

biraz kokuyo, ama olsun,

ö.ö.