Piraye için; ... Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık... ... ''Yıllara karışan her şey ses verir Hasretle doludur geçmişin yadı''
Nazım Hikmet Ran
Bu gecenin adını ''Nazım kokan'' koyuyorum.
ne kıskanırdım seni, adına yazdırdığın sayfalar dolusu ses içinden
ne gençtin ne saftın ne çabuk inandın
nasıl sevdin, nasıl da bekledin
günün ortasında kanarak su içer gibi; nasıl da içtin yalan kokan şiirleri
askıda unutulmuş bir fular gibi
yahut
komidinin üzerinde unutulmuş teki kayıp eldiven gibi
aldatılmak ve yaşamak gibi
hayat gibi
tüm karmaşanın içinde durup beklemek gibi tek bir adamı
Keşke her şey bir serdar ortaç şarkısı kadar basit olsa dedi; çok bilmiş küçük kız. Kendince alay ediyordu. Hoş, haksız da sayılmazdı pek. Sonra biraz gülmek için dinledi. Sözünü geri almaya karar verdi. Hiç bir şey, umursamazlığı anlatarak başlayıp, yalvarmayla devam eden araya bir kaç intikam cümlesi katıp özürlerle süslenen ve oynamalı bir müzik eşliğinde son bulan sortaç şarkıları kadar kafa karıştırıcı olamazdı. Kendinden utanarak haline şükretti. Gülerek daktilosundan kağıdı çıkardı, hayat ne basit diyerek kenara koydu. Yatağına uzanıp gelip geçen güzel şarkıları ve güzel insanları düşündü. Vedasından ve kafa karıştırıcı basit, gereksiz hikayesinin son bulmasından iki kirpik değimi uzaktaydı. Uyudu.
karanfil sokakta ay büyüyor
yeryüzü karanlık
..
güvercin sokakta bir kız çocuğu
ip atlarken düşüyor
gören yok
..
serçe sokakta bir çocuk
yemişlere tırmanıyor
annesi umursamaz
..
lale sokakta bir genç kız
saçlarını tarıyor
ayna karanlık
..
papatya sokakta genç kadın
gecenin bir yarısı uykusundan uyanıyor
gözleri yaşlı
..
eski sokakta bir genç ayakta
denizde taş sekmiyor
..
genç sokakta bir sevdanın son yudumu
tüm sesler fısıldıyor
..
bir aşk sereserpe uzanmış
ayaklar altında
eziliyor
gün doğarken hep
şu saatlerde, genelde
en çok kendine kalıyor insan
tüm günahlar ve acılar
tüm yalnızlıklar ve öfke
en çok da sana
adı 'en nefret ettiğim' olan kadın