Cuma, Ağustos 31, 2012

Yas

haberinin gelişinden beri
üzerine 14 güneş doğdu.
yine de, aynı yerinde duruyor saatler.
hafif şaşkın bakışlarım, neden bilmem.
hala alışamadım.
özlemse bu...
insan hiç tanımadığı birini özleyebilir mi?
ağlasam ağlanmıyor
hem kimse anlamıyor ki.
nereden bilecekler;
yas tutuyorum bu gün

ö.ö

Uçurum

uçurumların ardı hep deniz
uçsuz mavi
ve iyot kokulu bulutlar
uçurumların ardı hep deniz
ve gözlerin hep birer uçurum

ö.ö

''

-ayvalıkta bir kedi miyavladı bu gün.

Tırnak

nasıl bir anne
yeni doğmuş bebeğinin ölümünü
seyretmek için can atar?
istenmemiş bir bebek bile olsa
azıcık yüreği sızlamaz mı?

asla tanımayacağı,
ama gelecekte ona tıpatıp benzeyecek,
-gözlerini babasından, burnunu kendisinden alacak-
bir bebeğe
kim kıyabilir?

biliyor musunuz, bebeklerin tırnakları var
tırnakları olan bir şey
nasıl kötü olabilir ki?

hem
hiç mi özlemez insan, tanımadığı birini?
sokakta her gördüğünün yüzü satır satır ezberleyip
boğazında hiç geçmeyen bir yumruyla
beklemez mi asla verilmeyecek cevapları?

hiç mi hayal etmez doğmamış olmayı
yahut tutup da kollarından
ben ne yaptım diye sormayı

insanlar çok konuşuyor
ama cevapları hep
mezarlar taşıyor.

ö.ö

Salı, Ağustos 28, 2012

derken;

derken bir cümle çıktı karşıma;

''İstediğin kadar vicdan azabı duy, dua et; umut verip yarı yolda bıraktığın insanın gönül sadakasını, iki dünyada da veremezsin.''

...

Perşembe, Ağustos 09, 2012

Konuşma

''-aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
-çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.''


Ülkü Tamer

Salı, Ağustos 07, 2012

Gün Doğumu


kağıttan kesilmiş ay ve yıldızlar,
gökyüzünde bir tek boynuzlu,
dans ediyor rüzgar ve yaprak,
ufukta beyaz bir kedi,
kırmızı karton kutu,
taş sokaklar ve soğuk vücutlar
el ele sevmelerin en uzak ihtimali.
aşkın ilk nefeslerince saf.
penceremde gün doğuyor, sevdiğim, gözlerinden

ö.ö


Gönlümün Yarısı


kirpiğinin ucuna takılmış
bir damla güneş
aman çabuk, yüreğimin yarısı.
hemen sil
sil damlamasın göğsüne
ve yas kokan yüzüne
sen aydınlıktan korkarsın
senlik değil bu güneşli,
deniz kokulu
martı havaları
kirpiğinin ucuna takılmış
bir damla güneş
aman diyim
gönlümün yarısı.

ö.ö


Perşembe, Ağustos 02, 2012

Kağıt

Renkli küçük kağıtlar 
Ve parlak paketler. 
Asla ihtiyaç duymayacağım 
Ama atmaya kıyamayacağım 
Güzel, gereksiz 
Kağıtlar gibi aşk. 
Ayak altında kalmak dışında 
İşlevi olmayan 
Atılmaya kıyılamayan 
Saçma küçük 
Güzel duyguların 
Aldatıcı 
Parlak kağıtları. 
ö.ö.



Sanki

sanki bazı insanlar 
hiç beklenmedik bir anda 
davetsizce hayatınıza girmek için varolmuşlar. 

canınızı acıtacağından, 
-hem de hiç farkında olmadan yapacaklarından- 
adınızdan olduğu kadar, emin olduğunuz insanlar onlar. 

canınızı acıtacağını bilmeniz ve buna katlanmaya hazır olup olmamanız bir yana, 
hayatınızda var olmalarını isteyip istemediğinizden bile emin olamayacaksınız. 

ama en kötüsü, dediğim gibi; canınızı acıtacak ve acıttığını 
asla fark etmeyecek insanlar olmaları. 


üzgünüm, 
onlara aşık olacaksınız. 

ö.ö





Bir kadın

Bir kadın 
Sırılsıklam saçlarından süzülen 
Damlalarca berrak; duru. 
Gecenin omuzları kadar koyu 
Gözlerince derin. 
Bir kadın sevmelerinde tutkulu 
Aşık, kör. 
Sevilmelerinde alaycı, huysuz 
Umursamaz. 
Bir kadın, Ege'de Poyraz; 
Savruk, kızgın, belirsiz. 
Avuç avuç bahar, yağmur 
Tatlı huzurlu, taze. 
Bir kadın, şimdi elleri ellerimde 
Sıcak, küçük... 
Ne saadettir Tanrım, her defasında 
İçimde yeni doğmuş 
Bir kadın sevmek.


ö.ö


Bencilliğin resmi

mutluluğun resmini yapan Abidin 
söyle, 
bana bencilliğin resmini yapabilir misin? 

mutluluk kolay biliyorsun. 
ya bencillik? 
insanların bu kadar ustaca 
bencil olabilmesine 
sen de şaşmıyor musun? 
sanırım. 
bir kedi hatta bir kuş bile 
bencil insandan daha 
layık mutluluğa. 
duyma bunları, 
onların adına 
bencillikten utanıyorum. 

bencilliğin resmine 
beni çiz, 
Abidin 

ö.ö



Gemi

Bırak tek bir yaprak dahi kalmasın dallarında 
Bahar hiç gelmeyecek mi?
Yalanların ortasında bir gemisin çocuk
Karanlık basınca, elbet, yıldızları izleyceksin.
ö.ö

Bana esmeyi anlat

Pencerenin perdesini havalandıran rüzgar 
Denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar 
Gir içeri usul usul 
Beni bu dertten kurtar 

Yabancısın buralara nerelerden geliyorsun 
Otur dinlen baş ucuma belliki çok yorulmuşsun 
Bana esmeyi anlat bana sevmeyi anlat 
Bana esmeyi anlat esip geçmeyi anlat

Küçük prens

''Büyükler rakamları sever. Onlara yeni bir arkadaşınızdan söz ettiğinizde, size hiçbir zaman önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: sesinin tonu nasıl? Hangi oyunları sever? Kelebek biriktiriyor mu diye sormazlar size. 
Hep" Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası ne kadar kazanıyor?" diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu.'' Küçük Prens.

Sivrisinek

Öyle çok yaş aktı ki, gözlerim kırmızı bir çanağın içine doldurulmuş su yosunları gibi görünmeye başladı. Öyle çok yaş aktı ki; şehirlerdeki ve kasabalardaki hiçbir palyaçonun sahip olamayacağı kırmızı burna sahip oldum. Ve öyle çok yaş aktı ki; dev beyaz peçetelerden oluşan dağı ne Ferhat ve Kerem ne de adını bilmediğim aşıklar delebildi. O gün akşama doğru, -Yahut sabaha. Aslında bundan hiç emin değilim.- tüm nefretimi ve öfkemi kaybettim. Sanırım bu iyi bir şey. Çünkü o günden sonra –sivrisinekler ve güvenilmezler dışında- kimseye böyle bir öfke duymadım. Çünkü birine öfke duyabiliyorsan onu seviyorsun demektir. Aynı zamanda o, senin kanını emiyor demektir.


ö.ö.