Çarşamba, Aralık 11, 2013

Güvenmek

Sokaklarda içimi titreten ayaz, masamda ellerimi ısıtan sıcak kahveler, üstümde güvenli ve sıcak tutan kazaklar; penceremde kar taneleri ve ısınmak için birbirine yaklaşmış eller... En sevdiğim mevsimdir kış. Asla kendini sevdirme ve olduğundan sıcak gösterme ilüzyonuna karışmadan olduğu gibi; soğuk, öfkeli ve acımasız. Yaz mevsiminin parlak yapmacık renklerinden sıyrılmış, samimi ve çok güvenlikli bol kazaklarımızın içine sığınabilmemiz için rahat. Bildik, tanıdık o ayıcıklı pijamaları giymek gibi, en sevdiğin filmi battaniyeye sarılıp üçlü koltukta milyonuncu kez izlemek gibi, o en sevdiğin şiiri ağzından soğuğa üflenen dumanda tekrar tekrar okumak gibi. Birini sevmek gibi, tüm korkularına, tüm vazgeçişlerine rağmen ''olmak istediğin tek yer'' gibi.

İyi bir şeyler yapmak istiyorsan seni en korkutan konuya yoğunlaşmalıymışsın. Eğer o en çok kaçmak istediğin konuda bir şeyler yapabiliyorsan, bir adım atabiliyorsan- ki bu benim için yazmak oluyor- senin için umut var demekmiş. 

İnsanların hayatlarında bazı kısır döngüler olduğuna inanıyorum. En azından benim için öyle. Biriyle tanışıyorsun, zaman geçiriyorsun, ona güveniyorsun, arkadaş oluyorsun ve müthiş son. Güvenini büyük bir zarafetle yerle bir ediyor ve sahneden alkışlarla çekiliyor. Tebrikler! Ardında milyonuncu kez güvenini kaybetmiş bir kız ve paramparça bir sahne kalıyor. 

Çok sesli, çok renkli, çok makyajlı geceler gibi. Yaz gibi. Yaz sıcakları gibi. İnce t-shirtler ve asla güven vermeyen çocuk kollukları gibi. 

Oysa kış, tüm tembelliğiyle gelip şehrine oturduğunda, o çok sıcak tutan hırkana sarılıp tüm samimiyetsizlikleri sobadan arda kalan küllerin arasına süpürüp güvensizliklerini, üzüntülerini, pencerenin aralığından bırakabilirsin; üzerine beyaz karlar yağsın umuduyla. 

Birini sevmek güven istiyor; en başta kendine. ''Güçlü, kendine güvenen, ne istediğini bilen, kararlı bir kadın olmak'' Sanırım asıl ihtiyacımız olan bu. Peki, söylemesi kadar kolay mı ''o kadın'' olmak? Varsa öyle bi' ablamız, gözlerinden öpeceğim. Ciddiyim. Rol yapmayı bıraktığı anda hangi kadın o olabilir? Bir roman karakteri değilseniz tabii. Hanginiz gece olup ışıklar loşlaştığında; maskelerini ve o günün rolünü çıkarıp üzerinden sandalyenin üzerine bıraktığında hala güçlü hissedebiliyor? Çünkü dünyada kadın olmak bunu gerektirir. Ve rol yapmazsanız, ne istediğini bilmeyen bir çocuk olursunuz. Eyvallah, büyüyoruz.

Ama belki de yanılıyorumdur, güçlü kadınlar vardır ve korkak çocuklar. Yine de emin olduğum bir şey var; kendini güvende hissediyorsan, olmak istediğim yer diyebiliyorsan, insanlara yeniden güvenmenin zamanı gelmiş demektir.

Kış tüm ağırlığıyla gelip baş köşeye kurulduğundan sahte yüzler teker teker masadan ayrılmaya başladı. Geriye kalanlar samimiyetin ve kışın getirdiği sıcaklığın içinde mayışmış; insana huzur veriyordu. Dışarıda kar ve odamda huzur vardı. Umuyordum. Samimi ve güvenli geceler çok uzakta olamaz. 

Son 10 yılını güven sorunu yaşayarak geçiren bir kızın tereddütlerini okudunuz. Teşekkürler tanrım.

Not: Bu gün hayatımda ilk kez kar topu savaşına katıldım. Ellerimi yeniden hissedebilmem 2 saatimi aldı. Kimse bana eldiven giymem gerektiğini ve donmuş ellerimi kalorifer peteğine yapıştırmamam gerektiğini söylememişti. Çünkü egeli olmak, bunları bilmemeyi gerektirir. Şu an kucağımda bir peçete yığını, yanımda ballı limonlu -ki tadı gerçekten kötü oluyor- ıhlamur bardakları ve üstümde kocaman bir yorgan. Bir de içimde ilgiye muhtaç bir kedi var. Boğazımın ağrımaya başladığı an, kış sevgimi sorgulamaya başladığım andır.  Selamlar olsun.

ö.ö.


Pazartesi, Aralık 09, 2013

Perşembe, Aralık 05, 2013

.

kimi sevsem gidiyor, kime güvensem yalan oluyor, kime dokunsam acıtıyor. ''gökyüzü bazen ciğerime doluyor''

ö.


.

Özlem

Mavi yaz akşamlarında, özgür, gezeceğim,
Ayaklarımın altında nemli, serin kırlar;
Başakları devşirip otları ezeceğim,
Yıkayıp arıtacak çıplak başımı rüzgar.

Ne bir söz, ne düşünce, yalnız bitmeyen düş
Ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu,
Çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş
Doğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu.

(20 Nisan 1870)

(Fransızcadan çeviren:Erdoğan Alkan)

Arthur Rimbaud

Çarşamba, Aralık 04, 2013

.

''Bir hikaye biliyorum, içi söylenmemiş kelimelerle dolu. Gece güne dönüyor yine. Ellerini sıcak tut, bir kahve ve güzel şarkılar eşliğinde.''

ö.


Salı, Aralık 03, 2013

.

''bu gün neredeyse ölüyordum, ciddiyetini fark ettiğimde yarım kalan ne çok cümlem olacağını düşündüm ama seninle konuşurken az önce, hiçbir zaman cümlelerimi tamamlayamayacağımı hissettim''

ö.

Cumartesi, Kasım 30, 2013

su ve toprak

En sevdiğin şarkıyı paylaştığın insana kötü davranabilir misin?
Aranızda kilometrelerce mesafe varken, aynı anda aynı şarkıyı dinlediğin insanı unutabilir misin?
Güvendiğin tek insanı, hayatından tek seferde çıkarabilir misin?
Adını andığında kalbinde oluşan ağırlığı yok sayabilir misin?

Yağmur kokusu var gözlerinde
Ellerinde taze kan
Sabretmeyi öğrenemedim
Yaşamayı da
Beni ancak sen affedersin.

.

Belki bir adımın sinmiştir umuduyla
Şehrinden bir avuç toprak edindim
Camımın önünde duruyor
Şehrimden getirdiğim deniz suyunun yanıbaşında
İç içe çamura döneceklerdi
Berrak kalsınlar istedim
Camdan duvarlar, aralarında.
Ellerini sıcak tut
Soğuklar gelecek
Üzülürüm.

Çarşamba, Kasım 20, 2013

Kasım

Saçlarımda yağmur
Ellerimde toprak kokusu
Bir tohum yüreğimde
Acıyor büyüdükçe.
Bana acıdan başka bir şey getirmeyen geceler
Kahrolsun bu yağmurlu kasım geceleri
Yüreğim üşüyor
Acı dolu yağmurlar
Yağmurlara eşlik eden şarkılar yapmışlar
Bir kedi verin bana biraz da çilek
Bu gece uyumayacağım.
Senden nefret etmekle meşgulum
Sözümü yutacağım.
Sana ilk kez yalan söyledim.

ö.ö

Kuşlar geçiyor penceremden

Kuşlar geçiyor penceremden
Kuşlar deniz kanatlı kuşlar
Evim kokan kuşlar
Buram buram sen kokan kuşlar
Evim sen kokuyor adam
Kuşlar geçiyor penceremden
Yine mi gün doğuyor
Günün en güzel saatleri bunlar
Hiç bitmeyecek gibi kuşlar geçiyor
Gün gözlü kuşlar
Korkuyorum adam bir gün bitecek
Güzel şiirler hep hüzün kokulu
Akrep hüzün kedili
Kuşlar geçiyor penceremden
Mevsim kışa dönmüş yüzünü
Ellerim üşüyor her kuş görüşümde
Kestaneci sesi sokak köşesinde
Özlüyorum adam, hiç yağmamış yağmurları
Hiç basılmamış toprakları
Hiç esmemiş rüzgarları
Dinmeyen acılar yapmışlar
Durmayan yaşlar
Gece güne doğuyor kedi
Kuşlar geçiyor penceremden
Açık bıraktım penceremi dışarıda kar var
Yüreğim hiç gelmeyecek kuşlara hasret
Yüreğim hiç durmayacak saatlere hasret
Kuşlar geçiyor penceremden
Ellerini bana bırak
Acıma su katıp sarhoş olacağım bu gece
En dumanlı şarkıları aç
Dilimde bir dolu eyvallah.
Kediler ve kuşlar
Duruyorlar penceremde.

ö.ö.

.

Affedilmeyecekler listesine her gün bir yeni isim ekleniyordu. Ben güçlü biri değilim, güçlüymüş gibi davranmamı beklemeyin. Güçlüler affeder, güçlüler unutur, güçlüler güler geçer. Her çalan şarkıda aptallığına, saflığına ağlamaz. Her svdiğine güvenmez inanmaz, çok da sevmez zaten. Şeytan diyor git vur kır dağıt seni üzen ne varsa ez geç. Olmuyor. Güçlüler karar verir. Arkasında durur. Ben güçlü değilim. Gün tüm kararlarımı unutup tüm sözlerimden vazgeçme günü. Gün tüm insanlıktan nefret edip, güvenimi kaybettiğim gün. Hayır diyemediklerimin vazgeçemediklerimin affedemediklerimin günü. Kutlu olsun. Burada kalsın bu döner döner okur aptal halime gülerim.

ö.

Cumartesi, Kasım 16, 2013

kedili


Kedi kadının yanındaydı
Kadın gecenin yanındaydı
Kedi gitti geceye değdi karardı
Döndü kadına değdi
Bir kadın portresi belirdi
Elinde siyah bir gül vardı
Kucağında kırmızı bir kedi.

Özdemir Asaf








Çıkar mısın bahar günü sokağa,

İşte böyle olursun.
Böyle yattığın yerde
Düşünür düşünür,
Durursun.

Orhan Veli






Yeşil deniz gibi gözleri vardı
Beyaz tüyleriyle bir küme vardı
Ağzını süsleyen sedef gibi dişlerdi
Baygın nazarı ta ruha işlerdi
Severken aldatıp, birden kaçardı
Okşarken apansız pençe atardı
Ondan bir kadının gururu vardı
Sürmeli gözlerden riya akardı

Nazım Hikmet



.

ne zaman başlasa rüyalar
biri ölüyordu.
o da öldü.
üzgünüm.

Salı, Kasım 05, 2013

.

En büyük hataları yapıp birer birer altına adını bırakıyorum, sevgilerle.

Perşembe, Ekim 31, 2013

.

''ölümde hayatı arıyorum, hastalıkta sağlığı, hapiste özgürlüğü, kapalı yerde çıkışı ve hainde sadakati. ama anlaşmış tanrıyla kaderim zaten ondan asla iyilik beklemedim. imkansızı istiyorum diye imkanı olanı bile vermeyecek bana.''

.

-insanlara güvenmesi 10 yılını almış bir kızdan bahsediyoruz burada-

en karanlık gecende, inancının, mutluluğunun, isteğinin, seni yaşama bağlayan o ince çizginin solduğu anda o tek güvendiğin insana ihtiyaç duyarsın da o sana tüm kapılarını kapatmış olur ya. ölmek gibi bir şey. ölümü dilemek gibi bir şey. ölmek isteyip ölememek gibi bir şey. daracık bir kutuya hapsolmak gibi bir şey. o beyaz yavru kedinin ölümünü izlemek gibi bir şey.

ben istiyorum ki bir otel odasında yalnız ve mutsuz, ölü bulunayım.

alıştıkça tükeniyor insanlar, tanıdıkça azalıyor umutlar, geçtikçe büyüyor zamanlar, özledikçe azalıyor sevgiler.

bu gün yine ölemedim anne.

alıştıkça gidiyor insanlar.

zaman çok haklı biri.

tarihe not düşülsün, tüm insanlığa güvenimi kaybettiğim o gece için. ne varsa yapmayı planladığım, teker teker eksiliyorlar listemden.

bu gün saçımı kestirdim
maviye boyatıp rasta yaptırdım
dün o dövmeyi yaptırdım
yarın kulağımı deldireceğim

içimde milyonlarca kedi öldü.

bal yedim bu gün, tadını sevmedim

uyumayacağım.

Cuma, Ekim 25, 2013

Edith Piaf - La Vie En Rose

Bazı güzelli anıları hatırlatan; güzelli şarkılar var, unutulmasın.

bu da bi köşeye not olsun

Yeryüzünün en sahte, en yalancı, en ikiyüzlü insanlarını hayatıma soktuğun, karşıma çıkardığın, güvenmeme yardımcı olduğun hatta kendimi açmamı sağladığın için, arkadaş, dost, sevgili gibi sıfatları onlara yakıştırmama izin verdiğin için teşekkürler hayat. Büyüyorum.

Bu da böyle bi not olsun sana kızım; güveniyorsun, yanılıyorsun olacak bunlar. Sonra geçecek. bu da böyle bi anımız oldu diyeceksin. Ağladığın, üzüldüğün, kendini tüketip kapattığın, suçlu aradığın zamanları anacaksın. Çünkü gördüğün gibi, hayat senin için durmuyor, yaşıyorsun hem de avazın çıktığı kadar, güneşin yakışı kadar, acı kadar; yaşıyorsun.

Perşembe, Ekim 17, 2013

.

ölemiyorum
allah kahretsin ölemiyorum
ay ikiye bölünüyor 
ölüler diriliyor
ben hala ölemiyorum
günler geçiyor şarkılar bitiyor
sen susuyorsun
ölüyorum sanıyorum 
acıyor 
ölemiyorum
keşkeler doluyor ağzıma yüzüme gözlerime 
boğazıma kadar keşkeye batıyorum
en büyük keşkem hayat
yaşıyoruz
ölemiyorum
allah kahretsin ölemiyorum
kediler güzel şeyler
en sevdiğim şehir artık roma
bir taş var
yalan söylersen elini yiyor
bir filmde izlemiştim audrey oynuyordu, siyah beyaz
ben hala ölemiyorum
asla yalan söylemedim
bir sigara da bana sar 
geceler bitmiyor
günün en güzel saatleri bunlar 
ölemiyorum
allah kahretsin ölemiyorum.
susma
ne olur susma
bu gün bir mum yakıp diledim
kilisede bile değildim
tanrım yardım et, susmasın
ölüyorum


.

şiirlerim sustu
sen sustun
tanrım
susuyorum işte
öldür beni



.

Kalemle olmaz, kitapla hiç
Benim üzüldüğüm
Buzdolabı buzla da dolar
Bir şekilde dolar
Ben bu boşluğu nasıl 
DAĞ LAAR DAAA YANKII LA NIIRR
Bu siktiğim boşluğu nasıl
Çürüyorum ben nasıl
Bir insan, bir insan!
Allah kahretsin nasıl
İzi boynuma yakışmış mı, nasıl?
Bir ölürsün, iki ölürsün, üç ölürsün
Güç ölürsün ama tam ölürsün
Nolursun nasıl
O dudağımın o orasını hep yoldum
Saçım kötü kesildi 
Şükür beyazladım ama kemiklerimi düşünmüştüm nihayetinde olgun bi insanım
B e n  b u b o ş l u ğ u n a s ı l
Kirpiksiz teyze vardı o ölmüş
Bayramlarda mendil verirdi, pijama verirdi, para verirdi, huzur verirdi
İstanbul’da kaç tane Huzur Apartmanı olduğunu bilseniz şaşarsınız
Kirpiksizdi, onu severdim
Ölmüş
Ninem de ölmüştü bi keresinde
Unuttum sonra öldüğünü canım öyle istemişti
Hatırlattılar ben unuttum, adını da unuturdum, Türkçe değildi
Cimcik cimcik makarna, yumurtası tavada, unutmazsam küserim, bileklerimi keserim
Bu tekerlememi nineme armağan ediyorum, bu oyunu severdi
Ölmemiş olsa “makaruna” derdi
Elleri çok buruşuktu, uzaya kadar cimcik çekilirdi
O ayağıma çorap giy çorap!-maktan hoşlanmıyorum
Boş telkinler edilmesin, ellerim üşüyor benim
Tarihe not: Az önce gök delindi
Fakat fiyakalı da delindi
İşte gök delindi mi öyle böyle delinirdi, senin benim gibi değil ki
Delik deşikler gibi
Şu ipi şuna geçirir misin
Benim gözüm görmüyor
ŞU İPİ NA BURYA GEÇİRİR MİSIN 
BENİM
GÜCÜM
YETMİYOR
Sana gelince, seninle elbet bir gün buluşacağız bedava indir
Bu böyle yarım çünkü
Halk dilinden manidar seçmeler: Yarım acılı
"Sevdikse, düzüşmemek için" demiş
Peki ben bu boşluğu sevgilim nasıl
Yalvarıyorum, nasıl
Ama sen, girsen mideme çökük dumana kadar girsen
Bağırtana kadar girsen, kanırtana kadar girsen
İçime karışana kadar girsen
Tekme tokat girsen
Siktiiir beee! deseler, adam kızı nasıl işlemiş
Hani öyle girsen
Yoksa ben bu boşluğu nasıl
Köprüde memelerini açarlardı
Biz durmadan tükürürdük
Şişhane’de o evin balkonundan yola atlanmazsa ta nereden dolaşılırdı
Uzaklık toptan saçmalık
Aşk saçmalık, açlık saçmalık, varlık saçmalık
Görsen bayılırsın
Ağzımda bi kan biriktirmişim ki, tam gülerken oraya buraya saçmalık
AMINA KODUĞUM KERANESİNDE BU OROSPU KIRMIZI SAÇMALIK
Tarihe not: Az önce yüreğim delindi
Fakat fiyakalı da delindi, benim yüreğim delindi mi öyle böyle delinirdi
Başkası olsa çoktan delirirdi
Sana gelince (X2)
Seninle elbet bir gün karşılaşacağız, bu böyle nasıl
Ama önce ben bu boşluğu nasıl
Nasıl doldurucam ulan, nasıl?

Ebru Vatansever

Pazar, Eylül 29, 2013

Ait olduğum zaman

Oraya değil o zamana aitim, suçlusu kim? olmak istediğim yer değil bu sokak, gidiyorum. Güneşin doğuşunu görüp bir veda mektubu bırakacağım, en görünür yere. Sen uyandığında ben çoktan bir yıldız olacağım. Senin suçun değil, benim de. Sadece öyle olması gerektiği için. Son kez kirpiklerine dokundum az önce, nemliydiler. Yine ağlamışsın. Bana bir sigara daha yaktıracak bu hallerin. Kendi zamanımın sokağına dönüyorum, belki vapura binerim. Çay. Olsa da yanına sohbet bıraksak. Ellerini sıcak tut. Bu havalar sana göre değil. Daha çok benlik. Şiirlerimi yanıma alıyorum, buraya ait değiller. Ben gibi. Şimdi. Hoşça kal.

ö.ö.

Pazartesi, Eylül 02, 2013

seni bana yazmışlar


Dansın, renklerin, sesin ve müziğin tatlılığına bakın! Çok yanlış zamanlarda yaşıyorum! Hep.

''gitmeli''

  Biten ayın ardından takvimimin sayfasını çevirmemle gördüğüm güzellik... Tesadüflere inanmayanlar var hala, düşünebiliyor musunuz?
  Valizim köşede hazır. Eylül en ''gitmeli'' ay sanırım. İçimde hiç dinmeyen bir heyecan ve tuhaf bir hüzün var. Sanki şu şu kapıdan çıkıp gittiğimde bir daha asla eski ben olamayacağım. Büyüyen ben, yetişkin ben, bu evde misafir ben... Daha önce böyle olacağını hiç düşünmemiştim, gitme vakti yaklaştıkça duygusallaşıyorum sanırım. Hüzünleri, acıları, mutlulukları tek tek katlayıp koyuyorum valizime; çocukluktan kalan birer deneyim olsunlar diye.
  Hayat güzel, yollar güzel.
  Tanrım,
  Hiç bitmesin güzel yollar.
                                                      ö.ö.

.

''daha önce ağlamasaydım gamzemin yolunu bulamazdım'' İ.K

Pazartesi, Ağustos 26, 2013

#direnbornoz

Günün şu güzel saatlerinde duştan çıkıp balkonda bornozumla oturmak, kahvemi içmek, deniz kokusunu içime çekmek istiyorum. NEDEN BALKONA BORNOZLA ÇIKAMIYORUZ. Sırf koyulmuş kurallar yüzünden yapmak istediğim çoğu şeyi yapamıyorum. Bu çok saçma.

sevgiler

karşısındakini tanıdığını zanneden insanlardan bıktım.
beni kandırdığını sanan insanlardan bıktım.
insanları yargılayabileceğini sanan insanlardan bıktım.
umarım en kısa zamanda üzerinize sıcak çay dökülür.
sevgiler.

Pazar, Ağustos 25, 2013

reklam filmi


İkisine de ''reklam filmi'' denmesi canımı acıtıyor.

,

.

yasemin kokularına sarıp gömün beni baş ucumda papatya taçları ve kuru yapraklarla; bir sonbahar günü.

iyi günler uzakta.

.



sana dair ne varsa
satır satır okumak istiyorum.
 
alışveriş listeni bile.


Cumartesi, Ağustos 24, 2013

-tım

doğdum.
kuyruksuz kediler seçtim.
iyotsuz denizler kokladım.
turuncu güneşler öptüm.
doğmamış bebekler duydum.
yazılmamış şiirler okudum.
gidilmemiş yerler gördüm.
sevilmemiş eller sevdim.
dokunulmamış sesler dinledim.
açmamış papatyalar topladım.
düştüm.
güldüm.
ağladım.
özledim.
sevdim.
unuttum.
yaşadım.
tanrım.
affetmeden öleceğim.
ö.ö.


.

3 saat boyunca gözümde yaş kalmayıncaya dek, yastığım sırılsıklam olana dek ağladım. Çenem sıkmaktan, başım düşünmekten çatlarcasına ağrıyor. Bu gün her şeyin bittiği ve her şeyin başladığı gün.

neyse, kahvaltı yapalım.

Çarşamba, Ağustos 21, 2013

.

dayanamıyorum nasıl bir acı bu nefes alamıyorum ağlayamıyorum başım göğsüm parmak uçlarımdan gözlerime kadar parçalanıyorum, bana yardım et. tanrım. tam canım daha fazla acıyamaz dediğim an neden neden? yeter artık ya öldürün beni ya da bırakın biraz mutlu olmayı hiç mi hak etmedim. suçum neydi yeter. senden nefret ediyorum tanrım umarım beni duyuyorsundur.

.

hayatı lana del rey sanan insanlar görüyorum.

Salı, Ağustos 20, 2013

konuşmalar

-dünyaya gelmek benim seçimim değildi, biliyorsun
ama insanlara inanmamayı, güvenmemeyi ben seçtim, bu doğru

-hayır sevmemek bir kusur değil, yanılıyorsun
sevmek hayatında verebileceğin en cesur karardır.

-sevgiyi unutmak ise yapabileceğin en cesurca şey.
sevmezsen, sevilmediğini gördüğünde üzülmezsin.

keşke şarkılar gelip başucumda oturabilseydi
ne huzur dolardı başucum, yatağım, yastığım...

ö.ö.

casablanca

yanlış zamanlarda yanlış şeyler izliyorum, yine.

sıcak bir duşa, biraz huzura biraz da güzel şarkı ve şiire ihtiyacım var. sonra çay koyacağım, terliklerini alıp gelsene şiirleşiriz

günün en sevdiğim saatleri bunlar. bu saatleri uykudan geçiren insanlar var, inanabiliyor musun? düşünebiliyor musun yahu? insanlar ne garip.


,

korkuyorum

-

-anlatacak çok şeyin olduğunda ve anlayacak kimsen olmadığında; yalnız kalırsın.

ö.ö.

-

-alıştıkça gidiyor insanlar.

ö.ö.

sokak

gökyüzüne aydınlık vurmuş
sokak hala gece.
lambalar sönmemiş
ne garip
kim bilir nice bekleyen var

ö.ö.

Cumartesi, Ağustos 17, 2013

şarkılar falan

dünyaya gelmeyi ben seçmedim 
ama insanlara inanmamayı 
kimseyi sevmemeyi ben seçtim. 
çünkü bunu bilirsen 
sevilmediğini öğrendiğinde üzülmezsin
hayat güzel
şarkılar falan
ve keşke şarkılar gelip 
başucunda oturabilseydi

ö.ö
nerede kaldın? çok özledim

Perşembe, Ağustos 15, 2013

uyumaya 5 kala

uyumam gerek, ama uyku zaman kaybından başka bir şey değilmiş gibi geliyor. (bu yazdığını her sabah uyumak istiyorum beeen diye ağlarken de hatırla özlem)

kahveyi bırakmam gerek ellerimin titremesi geçmiyor, nabzım sürekli hızlı (bir doktor kızına yakışmadı bu dediğin)

deniz güzel şey, her sabah denizi görmek kokusunu duymak, uzanıp saatlerce sesini dinleyebileceğin kadar yakın olmak. bir de tatilci denen OO DENİZ VARMIŞ HADİ GÜRÜLTÜ YAPIP EĞLENELİM diye dolaşan kırmızı suratlar olmasa. denize mutlu olmak için gidilir, sesini duymak, iyotunu koklamak , tenine değen güneşi hissetmek için. yazın bunu bir yere

sevdiğim her şey ankara

şimdi yağmur yağacaktı, sabah erken uyanmam gerekmeyecekti, saatlerce dinlenmesi gereken o güzel liste beni çağırırken sırf gözlerim ağrıyor giye gitmek, ne biliyim, şey gibi,  neyse.

yanında olmak istediğim herkes, uzaklarda, uzaklar çok kötü biri

göz numaram yine ilerledi sanarken lensin üzerine gözlük taktığını fark etmek, ne biliyim, hayat çok garip, vapurlar falan

vapur demişken, ankaranın denizi olsa yine bu kadar güzel olur muydu merak ediyorum

hayatında kar görmemiş kız, dağ başında kar içinde bir yerde okuyacak, kalpli ceketime ve bana bol şanslar

o son shotı yapmayacaktım.

seni çok özledim

iygeceler üçlü priz

hayat



Aynı şarkıyı 4 gün sonra öncekinden çok farklı hislerle dinliyorum, kim derdi.
Hayat çok garip, çok acımasız ve aynı zamanda; komik.
''Gerçekten, söylediğin şeye kendin inandın mı?'' demeyi çok isterdim. Demeyeceğim.
Kindar küçük bir kızı üzmenin elbet bir karşılığı olmalı.

Bana affetmeyi öğretmeyi amaçlayan bir hipnoz seansına katılmıştım şimdi hatırlıyorum, ne komik. Affetmek önce kalpte olur, kalp iyileşmeden düşüncelerin iyileşebileceğini nereden çıkarıyorlar?

Aşk hiç biter mi?

Aşk bitti.

Yine de hayat verilen en güzel hediye, ardına bakma; anını yaşa sen gönlünce.

Pazartesi, Ağustos 05, 2013

şarkılı paylaşım

''Bir eda bir çalım aldın başını gittin 
Ne kadar masum bir şeyi terk ettin 
Avunurken olur olmaz aşklarla 
Seni hem sevdim hem senden nefret ettim''

aşksız kal

bu gün yalan söyledi bir kız yine.
en çok hak ettiği şarkı
armağan olsun ona

ö.ö


hükümler giydi

Bu gün bir kedi öldü, ülkemde

ö.ö


''Ne bir haram yedi ne bir cana kıydı
Ekmek kadar temiz su gibi aydın
Hiç kimse duymadan hükümler giydi
Yiğidim aslanım burda yatıyor''

Pazar, Ağustos 04, 2013

umarım

hayatım boyunca en çok nefret ettiğim insan.
umarım hep kendine benzeyen insanlarla karşılaşırsın

ö.ö

Cumartesi, Ağustos 03, 2013

ben

Ama sen "şöylesin" ama sen "böylesin" kadar da midemi bulandıran ikinci bir cümle duymadım şimdiye dek. Ne demek ben öyleymişim? Söyleyin bana lütfen ben kimim? Hanginizin "olduğumu sandığı" insanım. Sizler bana baktığınızda kendinize en yakın gelen yönümü görüyorsunuz. Size göstermeyi seçtiğim yahut sizin görmeyi arzuladığınız "ben" oysa ben sandığınız kişiden çok farklıyım. Hiç bir zaman tek bir ben olmadı, tek bir doğru olamayacağı gibi. Bunu fark etmemeniz ne acı. Benim göstermekten sıkıldığım yüzümün yerini diğerlerinden biri aldığında "sen böyle değildin"ler duymak ne saçma. Kendiniz için bir ben yaratıyor sonra da buna inanıyorsunuz. Küçük kız, eğlenceli kız, duygusal kız, aptal kız... Ben hiçbiriyim ve hepsiyim. Bunu göremediğiniz için size üzülsem de söyleyecek hiçbir sözüm yok. Sandığınız "ben"i yaratmaya devam edin, zaman zaman eğlenceli oluyorsunuz. Ancak şunu unutmayın, beni yargılamanız kendinizi yargılamanız demek, çünkü beni sizler yarattınız.

-burada alkış efekti ve eğilip seyirciye selam veren kız resmi olacak-

ö.ö

bir kadın ve bir adam

Bak şimdi de haklı adam oldun, dedi kadın.
Ne çok adam olum ben, senin sayende, diye gülümsedi adam.
Sen çok güzel bir adamsın diyerek yanıtladı kadın.
Sen de çok güzel bir kadınsın, aydınlık; güneş gibi pırıl pırıl dedi adam.
Keşke öyle olsam, diyerek iç çekti. -Gözleri dolabilirdi belki tam o an, ancak yeterince ağlamıştı o gün, yapamadı kadın.-
Nasıl olduğun hiç önemli değil, nasıl gördüğüm önemli, dedi. Şimdi kusursuz adamdı.
Senin gördüğün kadın olmaktan onur duyarım, diyerek yanıtladı.
O şeref bana ait. Ne güzelsin. cümleleri döküldü dudaklarından adamın.
Güzel olan sensin, tanıdığım en güzel adamsın, dedi; en içten gelen sesiyle kadın.
Buna layık olmak nasıl mutlu ediyor beni, bilmeni istesem de bilemezsin, diye mırıldandı.
Bilemesem de, hep mutlu olmanı isterim, dedi kadın.
Sonra ayrıldılar
İki farklı yol ve iki farklı hayat olarak

ö.ö





Cuma, Ağustos 02, 2013

Perşembe, Ağustos 01, 2013

beyaz fon

başka bir yerde yazılıp sonra buraya konmak istendiğinde kopyalama sonucu arkada çıkan beyaz fon. sen beni çok üzüyorsun bil istedim.

iyi ki

''En acı şey bir başkasını çok severken kendini kaybetmek ve kendinin de özel olduğunu unutmaktır.'' diyerek hatırlattı güzel bir insan. İyi ki.

an

hemen ölmek lazım
tam şu anda

Çarşamba, Temmuz 31, 2013

söz

büyük yanlışlar yapıyorsun
yanlış anlatıyorsun
yanlış anlaşılıyorsun
bu son, söz vermelisin
çünkü, 'sana gönlümü verdim'


,

bitse, keşke

iygeceler

uykusuzluktan ölmezsem eğer
beklemekten öleceğim
yahut mutsuzluktan 
pek emin değilim


sonra dedim ki 
iygeceler kısa kalan şarj aleti kablosu 
iygeceler üçlü priz
iygeceler erman
iygeceler 2 ay sonraki gelecekteki odamın penceresinin önündeki oturmalık çıkıntı
iygeceler termos bardak
iygeceler gözümde unutulan lens
iygeceler ben



*sana şarkılar ayırmıştım bu gün neden gelmedin?

Pazartesi, Temmuz 29, 2013

Nazım kokan

Piraye için;

...

Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...
...

''Yıllara karışan her şey ses verir

Hasretle doludur geçmişin yadı''

Nazım Hikmet Ran


Bu gecenin adını ''Nazım kokan'' koyuyorum.

ne kıskanırdım seni, adına yazdırdığın sayfalar dolusu ses içinden
ne gençtin ne saftın ne çabuk inandın
nasıl sevdin, nasıl da bekledin
günün ortasında kanarak su içer gibi; nasıl da içtin yalan kokan şiirleri
askıda unutulmuş bir fular gibi
yahut
komidinin üzerinde unutulmuş teki kayıp eldiven gibi
aldatılmak ve yaşamak gibi
hayat gibi
tüm karmaşanın içinde durup beklemek gibi tek bir adamı
en kıyamadığım da sendin piraye
sonra bendim, 
sen olmak istediğin anlar boyunca
en sevdiğim yalancı şair
hoş
sen de deniz gözlerinde, az çapkın değildin hani.

ö.ö

:(

allam inşalla biri son yazdığımı sortaça şikayet etmez, bana dava açmasından çok korkuyorum. aminaminamin.

uyudu

Keşke her şey bir serdar ortaç şarkısı kadar basit olsa dedi; çok bilmiş küçük kız. Kendince alay ediyordu. Hoş, haksız da sayılmazdı pek. Sonra biraz gülmek için dinledi. Sözünü geri almaya karar verdi. Hiç bir şey, umursamazlığı anlatarak başlayıp, yalvarmayla devam eden araya bir kaç intikam cümlesi katıp özürlerle süslenen ve oynamalı bir müzik eşliğinde son bulan sortaç şarkıları kadar kafa karıştırıcı olamazdı. Kendinden utanarak haline şükretti. Gülerek daktilosundan kağıdı çıkardı, hayat ne basit diyerek kenara koydu. Yatağına uzanıp gelip geçen güzel şarkıları ve güzel insanları düşündü. Vedasından ve kafa karıştırıcı basit, gereksiz hikayesinin son bulmasından iki kirpik değimi uzaktaydı. Uyudu.

hoşçakal

ayrı yazılan kelimeleri sevemedim
ayrı kalan insanlara duyduğum
hüzünden olmalı

hoşçakal,
huzur

ö.ö




yalan söylediler

Bana bu gün yalan söylediler.


lokma

Cundada bir kedi lokma yedi bu gece 
dedi kız

''bir tatlı değil, lokma huydur bende...'' 
dedi aksi kedi

ö.ö


Cuma, Temmuz 26, 2013

çok yaşa

sen ne güzel bir dost oldun
büyük yalnızlığıma,
asıl sen
çok çok yaşa

ö.ö


*güzel insan'a ithafen

22.07.13


sokak

karanfil sokakta ay büyüyor
yeryüzü karanlık
..
güvercin sokakta bir kız çocuğu
ip atlarken düşüyor
gören yok
..
serçe sokakta bir çocuk
yemişlere tırmanıyor
annesi umursamaz
..
lale sokakta bir genç kız
saçlarını tarıyor
ayna karanlık
..
papatya sokakta genç kadın
gecenin bir yarısı uykusundan uyanıyor
gözleri yaşlı
..
eski sokakta bir genç ayakta
denizde taş sekmiyor
..
genç sokakta bir sevdanın son yudumu
tüm sesler fısıldıyor
..
bir aşk sereserpe uzanmış
ayaklar altında
eziliyor

ö.ö


gün

gün doğarken hep
şu saatlerde, genelde
en çok kendine kalıyor insan
tüm günahlar ve acılar
tüm yalnızlıklar ve öfke
en çok da sana
adı 'en nefret ettiğim' olan kadın

ö.ö


Cuma, Temmuz 19, 2013

on üç

bir aşkın nefesi esiyor bu sokakta
şu eski, sarı yaprakların uzandığı yerlerde
mevsimlerden sonbahar
ayın on üçünçü hali

ö.ö

Pazar, Haziran 30, 2013

herkes


kim olduğumu
ne olduğumu
ne olacağımı
ne yaptığımı
ne istediğimi
adımı yaşımı şehrimi inancımı inançsızlığımı dünümü bu günümü hayallerimi seni beni bizi onları, bırakıp tam şu anda  herkesin hiç kimse olduğu bir şehirde uyanmak istiyorum

ö.ö

Cuma, Haziran 28, 2013

Özgürleşiyorum





ÖZGÜRLEŞİYORUM

Ne kadar kitap varsa kaldırıp çöpe attım
İnternetten indirip hemen yeni dizilere başladım
Sınav günü diye kaydetmiştim ya hani takvimime
Sildim derhal cevap anahtarı gibi boş bıraktım
Sensizlik bana çok iyi geldi
Ne kadar da ihmal etmişim kendimi
Umrumda değil sonuç, iyi ki bitti
Omuzlarımdan koca bir yük gitti
Çoktan alıştım sınavın yokluğuna inan ki
Attım kendimi sokaklara
Tükürdüm soğuk yalancı dershanelere
Üstelik hiç pişman olmadım ama
Halimden de hiç memnun kalmadım
Umrumda değil sonuç, iyi ki bitti
Omuzlarımdan koca bir yük gitti
Çoktan alıştım sınavın yokluğuna inan ki
Aslında iyiyim gerçekten
Bi kere özgür hissediyorum kendimi
Çapraz yatıyorum çalışma masamda, oh be! diyorum
Tüm boş zamanlar benim artık
Canım ne isterse onu yapıyorum
Ama biraz bilhassa gece sıcaktan uyuyamazken
Bir tuhaflık olmuyor değil sıkılıyorum, acıkıyorum
Boş testleri atamıyorum mesela, bakamıyorum
Kızıyorum, çok kızıyorum üzmek istiyorum Ösym'yi
Canını yakmak istiyorum, sonra yatışıyorum
Onlara da üzülüyorum o matematik sonuçlarını okumak kolay değil
Umrumda değil sonuç, iyi ki bitti
Omuzlarımdan koca bir yük gitti
Çoktan alıştım sınavın yokluğuna inan ki

Ama özgürleşiyorum ya, özgürleşiyorum

-düzenleme: ö.ö

 sonsuz sevgi ve saygılarımla




Perşembe, Haziran 20, 2013

güzel ve karanlık resimler görüyorum













Nazan Öncel ''Güya''




Direnişle ilgili söylenen her şarkıyı çok beğensem de Nazan Öncel'in Güya şarkısı iki gündür dilimden düşmüyo ve nedense bu şarkı bana siyahlı kızı hatırlatıyor.


Beni bir kere dinleyebilirdin
Dahası bana güvenebilirdin
Ne istiyorum bir sor bakalım
Bir dur bakalım
Belki ben haklıyım
Bir tutturmuşusun
Çapulcu bunlar
Hepsi ayyaş
Evet nasıl da bildin
Geç bunları geç
Gel sadede
Gel şu geziye
Bir kere de iyi bir şey söyle

Güya yanımdaymışsın hep güya
Güya beni severmişsin güya
Nasıl da yalan
Güya yolundaymış her şey güya
Güya mutlu mesutmuşuz güya

Ötelenmişiz itelenmişiz
Susturularak bugünlere gelmişiz.
Emek yıkıldı
Rüya yakıldı
Geziye nolacak
Sonra nolacak

Yok Öyleymişim
Yok böyleymiş
Neysem neyim
Böyle iyiyim

Eli sopalı adamlarını
Salma Üstüme
Çek şunları

Güya yanımdaymışsın hep güya
Güya beni severmişsin güya
Nasıl da yalan
Güya yolundaymış her şey güya
güya mutlu mesutmuşuz güya...

Çarşamba, Haziran 19, 2013

Yenilmezlere selam olsun






















 Gurur duyuyorum! Öyle güçlü, öyle çoşkulu gurur duyuyorum ki tarif edecek kelime yok. Bir milletin uyanışı ancak böyle parıltılı olabilirdi. İyi ki ve ne mutlu...

Davulcu Vedat abimize selamlar olsun efenim, söylemeden geçemeyeceğim.

ö.ö

''delikanlım!
iyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..

delikanlım!
senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.

delikanlım!
sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha...

delikanlım!
belki beni anladın,
belki anlamadın.
kesiyorum sözümü.

sevmek mükemmel iş delikanlım.
sev bakalım...
mademki kafanda ışıklı bir gece var,
benden izin sana,
sev sevebildiğin kadar.''


Nazım Hikmet Ran