Pazar, Ocak 26, 2014

Huyumdur, sevmem yaşamayı

Günün en sevdiğim saatleri bunlar.
Sessiz, huzurlu.
Karpuz kesip peynirle yer gibi bir yaz günü, egede.
Öylesine hafif öylesine samimi.
En çok da bu saatlerde anarım ya seni.
Sen gibi hafif sen gibi yok.
Sorma şimdi nasıl anarsın beni diye.
Hoş olmaz söyleyeceklerim sen boşver.
Zaten aldırmazsın, biliyorum.
Ne zaman ciddiye aldın ki senle beni.
Güneş değiyor yanaklarıma kirpiğinin ucundan, düşüreceksin gururunu aman dik dur.
Yapma, dokunma, konuşma.
Kuralların yasakların sınırların.
Fazla ciddiye alıyorsun yaşamayı, fazla!
Hep söylerdim sana hiç aldırmazdın, yine aldırma bana.
Sesler çoğalıyor, rekler çoğalıyor.
Gürültü karmaşa.
En sevdiğin saatler yaklaşıyor işte.
Belki bu yüzdendi sen giderken ardında kalışlarım.
Saatlerimiz uyuşmadı, ben hep geç kaldım saatlere sen 5 hayat ileri.
Huyumdur, sevmem yaşamayı.

ö.ö.


Eksik

Gözlerinin berraklığında bir gemi uyur geceleri, güne hasret güneşe sevdalı.
Oysa sen hep karanlıklarda açarsın gözlerini, karanlıklarda uzanıp bulursun ellerimi.
Bundandır yüreğime dokunuşu şu süt liman denizlerin.
Yüreğinde binlerce onbinlerce kanat var uçmayı arzulayan, ellerinde yüzbinlerce arzu.
Suç mudur geceleri sevmek?
Suç mudur günebakanın güneş hasreti gibi yanan, sen hasretim?
Eksik diyordum bir şeyler eksik, uzun çok uzun zamanlarca eksik.
Evim gibi yüreğim gibi fincandaki kahvem gibi eksik.
Gözünden gözüme değen; huzur, şiir.
Bir'sen eksik.
Aç gözlerini, karanlıklar geliyor.

ö.ö.

Yol

Yollar büyüyor, evler yükseliyor.
Güneşe gidiyorum, sanki tüm renkler değişiyor.
İnsanlar küçülürken gölgeler büyüyor, yalanlar artarken zamanlar daralıyor.
Bir şehrin tam kalbine adımı yaşımı amacımı bilmeden yürüyorum.
Ne tanıdık bir yüz ne sıcak bir el var şimdi.
Soğuğa karanlığa gidiyorum güzel olan her şey ardımda şimdi.
Güzel bir şehir var, asla sahip olamadığım.
Ve en sevdiğim kedim, asla boynu okşanmamış.
Uzakta bir şehirde kaybettiğim, hiç bulmadığım günler boyunca.
Güneşe gidiyorum sanki tüm renkler değişiyor

ö.ö.

Perşembe, Ocak 09, 2014

yüreğime kuşlar konuyor

Gözlerimi kapatıyorum. Henüz kapının eşiğinden ilk adımımı atarken başlıyor evin huzuru beni kucaklamaya. Adımlarım ahşap parkeleri geçerken burnuma belli belirsiz yasemin kokuları doluyor. Evde hiç durmayan bir melodi var, zaman kavramımı yitirebilirim orada, sonsuzluğun başından beri akan bir su bu evdeki huzur. Gözlerimi duvarlardaki Galata manzaralı resimlerden ayırdığımda karşı duvarı boydan boya kaplayan o geniş pencerenin ardında uzanan deniz manzarasını görüyorum, kapı Ocak ayına kafa tutarcasına hafif aralık, tül perdeler hareketli. Camların ardında ufak bir balkon, balkonda yuvarlak bir masa var. Evin kalabalıkları ağırlamaya niyeti olmadığı balkondaki iki tek sandalyeden belli. Üzerinde ince bardaklar içinde taze demlenmiş çay ve dumanı tüten sıcacık simitlerin olduğu bir pazar kahvaltısı canlanıyor gözümde. Mutluluğun adını kahvaltı koymuşlar diyorum içimden. Gözlerimi balkondan ayırabilirsem eğer salondaki krem rengi ikili koltuğu, dağınık bırakılmış renkli yastıkları ve bir ucu aşağı sarkan kareli battaniyeyi görebilirim. Koltuğun sağ yanında üzerine yayılıp oturma isteği yaratan kocaman minderler sol tarafında titrek ışıklı kalın gövdeli mumlar var. Odanın geri kalanı hayli boş, ama bu boş oluş rahatsız etmiyor insanı aksine huzur veriyor; köşede duran eski tip müzik aleti ve yere gelişigüzel bırakılmış krem, bordo, kahverengi minderlerden başka pek eşya yok odada. Ortada küçük bir halı var. Üzerinde yalın ayak yürüme isteği uyandıran. Ahşap parkeleri incitmekten korkulmuş gibi özellikle küçük seçildiğini düşündürüyor insana. Duvarlarda şiirler ve resimler, fon; krem ve bordo. Evin huzurunu uyandırmaktan korkarcasına küçük adımlarla yaklaşıp minderlerden birine uzanırsam eğer mutluluğun ve huzurun başımı okşadığını hissedebilirim. İçimden yükselen derin arzuya rağmen geri geri yürüyerek çıkıyorum odadan bir rüyaya uyanırcasına soğuk beyaz duvarlara açıyorum gözümü. Hayalin bittiği yerde insanın yüreğine kuşlar iniyor.

-geleceğe dair en belirgin en büyük planı o iki sandalyeli yuvarlak masasında taze demlenmiş çay ve dumanı üstünde sıcak simitlerle pazar kahvaltısı yapmak olan bir kızın en büyük hayalini okudunuz. 
-teşekkürler hayat, yüreğime kuşlar konduruyorsun.

-ö.