Cumartesi, Şubat 15, 2014

Şubat

yüreğime değiyor yüreğime kardan buzdan eller, yüreğimde kar kış yüreğimde bir kardan adam

ö.ö.

Yüreğim üşüyor şimdilerde

Kahveni ve çayını nasıl içtiğini, uğurlu rakamını ve gazatede en sevdiğin sayfanın hangisi olduğunu biliyorum. Hangi gazeteyi okumayı neden sevdiğini de biliyorum mesela. Hayallerini, isteklerini yapmayı dilediğin ne varsa, cümlelerince anlattıklarınca biliyorum. Yatağın ne tarafında uyuduğunu günde kaç bardak su içtiğini mesela, ezberlemişim birer birer hiç farketmeden. Dinlediğin şarkıları izlediğin filmleri her birini yazıyorum bir köşeye seni taşıyan her parça gibi koyuyorum kenara saklıyorum hikayeni. Ellerinin her çizgisini yüzünün her noktasını ezberledim.Kalbinin atışını, boynunun kokusunu. Hikayeni biliyorum, seni ben gibi çok ve ben gibi hiç biliyorum. Denize dalar gibi heyecanlı tutkulu sana dalıyorum. Güne uyanır gibi neşeli huzurlu sana açıyorum göğsümü. Yalınayak yürüyorum yüreğim çırılçıplak korkmuyorum ıslanmaktan dipsiz sırlarında. Kayboldukça sana, durdukça sana hep sana yine sana. Bir rüzgar gülünde bir sonbahar gününde. Seni unutmak istedikçe sana uyanıyorum. Senden gitmek istedikçe yine şekersiz içtiğin çaya koşuyorum. Bildikçe unutup, korktukça seviyorum. Yüreğim üşüyor şimdilerde, korkarım üşüyeceğim. Şarkıları sustur lambaları yak yine sana döneceğim.

ö.ö.

Salı, Şubat 11, 2014

1-

Odanın kapısı açılır açılmaz keskin, rutubetli hava yüzüne çarptı, sanki yıllardır bu kapı açılmamış gibiydi. Yüzünü ekşitti ve başını kaldırdı. Duvarlarının rengi bakımsızlıktan ve kirden griyi andırıyordu. Kaç yıl olduğunu merak etti, ama sormadı. Cama vuran ağaç dallarının sesinden başka, odada çıt çıkmıyordu. Dışarıda insanın içini donduran bir fırtına vardı. Rüzgar binanın hemen önündeki ağacı sanki yerinden sökecekmiş gibi sallıyordu. Odanın içine doğru bir adım attı ahşap zemin acı çeker gibi inledi. Odanın ortasında tozlu halının üzerinde bir adam duruyordu. Uzun boylu ve ince yapılıydı. Kemikli bir yüzü olduğunu düşündü adamın; sivri ve keskin hatlar. Gergin görünüyordu, çenesi kasılmıştı. Henüz genç diye düşündü, kendine iyi bakmadığı belliydi belki de fazla yük taşıyordu ruhunda. Sır ve acı taşımanın karşılığı hayatından yıl vermekti. Bunu iyi biliyordu. Giysisi eski ama temizdi. Ayakkabıları cilalı, saçı taranmıştı. Yüzünde bir yara izi vardı belli belirsiz. Sokağın penceresinden giren gri ışıkta görünen. Birkaç adım yaklaştı adama, buradan duvarın asıl renginin sarı olduğunu görebiliyordu. Ne komik diye düşündü. Böylesine korkunç anılarla dolu bir oda için fazla neşeli bir renk. Dudağının kenarı seğirdi, gülecek gibi oldu. Gülmedi. Tekrar donuk gözlerle odanın ortasında kıpırtısız duran adama baktı.

Pazartesi, Şubat 03, 2014

.

-git artık, dedi güzel adam
+gidiyorum dedi, kadın
Bakıştılar, sustu Ankara
+hoşçakal güzel adam, dedi kadın sevmezdi ayrı yazılan kelimeleri ondandır hızlı konuşmaları
-hoşça kal güzel kadın, dedi adam
Hava soğuktu

ö.ö.

Veda

akrep veda vaktinde, yelkovan şimdi seni selamlar ankara

Pazar, Şubat 02, 2014

Ankara şiiri

Benimle şiirden bir şehrin sokağına hapsoldu güzelliğin
Seninle ilk yürüdüğüm sokağın yüzüdür bugün gözün
Artık hiç esmeyen bir rüzgarın yağmuru değilsin
Kirpiğime yağan huzur oldu şimdi kokun
Şehrinin kapısını çalacağım, yüreğine al ellerimi
Dışarısı ayaz, soğuk.
Ankara yine sert, yorgun
Yıldızlar ve ağaçlar
Şimdi sanki hiç doğmayacak bir günün gecesisin
Sen bildiğim en uzun sokaklarca güzel adam
Dilimde bitmeyen en uzun şiirim
Ciğerime dolan en dolu nefesimsin

ö.ö. 

Ankara'ya bir şiir borcum vardı, ödenmiş kabul et Ankara bu gece koynunda uyuyacağım