Salı, Şubat 11, 2014

1-

Odanın kapısı açılır açılmaz keskin, rutubetli hava yüzüne çarptı, sanki yıllardır bu kapı açılmamış gibiydi. Yüzünü ekşitti ve başını kaldırdı. Duvarlarının rengi bakımsızlıktan ve kirden griyi andırıyordu. Kaç yıl olduğunu merak etti, ama sormadı. Cama vuran ağaç dallarının sesinden başka, odada çıt çıkmıyordu. Dışarıda insanın içini donduran bir fırtına vardı. Rüzgar binanın hemen önündeki ağacı sanki yerinden sökecekmiş gibi sallıyordu. Odanın içine doğru bir adım attı ahşap zemin acı çeker gibi inledi. Odanın ortasında tozlu halının üzerinde bir adam duruyordu. Uzun boylu ve ince yapılıydı. Kemikli bir yüzü olduğunu düşündü adamın; sivri ve keskin hatlar. Gergin görünüyordu, çenesi kasılmıştı. Henüz genç diye düşündü, kendine iyi bakmadığı belliydi belki de fazla yük taşıyordu ruhunda. Sır ve acı taşımanın karşılığı hayatından yıl vermekti. Bunu iyi biliyordu. Giysisi eski ama temizdi. Ayakkabıları cilalı, saçı taranmıştı. Yüzünde bir yara izi vardı belli belirsiz. Sokağın penceresinden giren gri ışıkta görünen. Birkaç adım yaklaştı adama, buradan duvarın asıl renginin sarı olduğunu görebiliyordu. Ne komik diye düşündü. Böylesine korkunç anılarla dolu bir oda için fazla neşeli bir renk. Dudağının kenarı seğirdi, gülecek gibi oldu. Gülmedi. Tekrar donuk gözlerle odanın ortasında kıpırtısız duran adama baktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder