Pazar, Mayıs 04, 2014

2-

Yapmamam gereken bir şey yaptığımı biliyordum yine de kendime engel olamamıştım. Ahşap masanın üzerinde açık duran defterin sayfaları beni çekiyordu. Garip olan, o sayfalarda ne  yazdığından çok nasıl yazıldığını merak ediyor olmamdı. Tanıdığımı sandığım, beraber saatlerimi ve günlerimi geçirdiğim bir insanı aslında hiç tanımadığımı fark etmenin etkisiyle biraz şaşkın, çokça heyecanlıydım. Çünkü eğer o sayfaları okursam onun ruhunu görebileceğime emindim. Bu yanlıştı evet ama beni engellemeyecekti. Nitekim öyle de oldu, açık olan sayfayı bir nefeste okudum. Tanrım! Bu kadar iyi yazabildiğini keşfetmem bir yana okuduklarım bana zevk vermişti. Betimlemelerin tanımlamaların netliğinin yanında kendini bu kadar iyi tanıyıp duygularını böyle net ifade edebilmesi kıskançlık uyandırıcıydı. Bir insanı kendi cümlelerinden tanımak, tanıdığını sandığın insanı bir anda kafanda oturttuğun yerden çok farklı noktlara taşıyabiliyordu.
Okuduğum, bir günlüğün sayfalarından çok; sürükleyici bir romanın rastgele açılmış sayfası gibiydi. Hiç tanımadığın birinin kafasının içinde olmak gibi, onun hakkında tüm bildiklerini yıkıp seni bambaşka bir pencereye taşıyordu. Yaşadığım şaşkınlığın etkisiyle ürperdim ve nefes almak için pencereye yaklaştım. Pencereyi sonuna kadar açıp geceyi soludum. Şaşkınlığı bir kenara koyarsak yaptığım şeyin utancıyla ürperdim. Telafisi olmayacak ve bana karşı hissettiği güveni yıkacak türden bir şey yapmıştım. Kötü yanı, bundan pişman değildim.
Her şey bir yana yazmanın ve okumanın verdiği zevki yeniden tatmıştım. Yazmanın benim için ne anlama geldiğini, okurken yazanın  aldığı zevki hissedip daha bir hevesle sayfalara sarılmanın ne demek olduğunu unutmuşum. İşte tam şu anda bunları yazıyor olmamın sebebi de bu.

ö.ö.
.   .   .   .   .   .   .                                                             
Bir insanı hiç görmeden, ona dokunmadan, kokusunu almadan sadece bıraktığı satırları tadarak onu sevebilirsin. Bunun dünyanın en güzel ve en özel duygusu olduğuna eminim. Aynı zamanda bir insanı satırlarından tanıyorsan onu gerçekte asla tanımaman görmemen gerektiğini de biliyorum. Çünkü hikayelerin, şiirlerin ve anıların bir büyüsü vardır. Onları okuduğunda yazanın günlük duruşunu bilmez, saf ruhunu görürsün. Bu öyle büyülü bir tattır ki, gerçek olan hiçbir şey aynı hissi yaşatmaz. Bu yüzdendir, gün ışığında çok sevdiğin o şairle tanıştığın an satırlarından yarattığın kişiyle ete kemiğe bürünmüş kişinin birbirine uymaması. Bu yüzdendir satırlarına aşık olduğum hiçbir adamın yüzünü görmek istemeyişlerim. Diyeceğim o ki; satırlarımı sev, saçımın rengini bilmeden. Şiirlerime dokun gözlerimi görmeden. Ve ellerime dokun kalemimin geçtiği sayfalardan. Çünkü sevgi en güzel satırlara yakışır.


ö.ö.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder