Cumartesi, Kasım 15, 2014

1511

Nereye gidersen git düşüncelerinden, mutsuzluklarından, anılarından kaçamazsın derler, oysa ben anılarımı ve insanları şehirlere hapsediyorum. Eşyalarımı toplamaya başladığım an parça parça kendimi de topluyorum. O şehre ait hiçbir şeyi koymuyorum çantama. Hiçbir şehre ait olmasam da, durup dinleneceğim bir han gibi tutunduğum şehrin raflarına bırakıyorum yollardan topladığım sesleri. Yolculuğum, yeni bir şehri arzuladığım an başlıyor. İnsan kalabalığına ve gözyaşlarına çarparak otogarlara koşuyorum. Beni ilk çağıran şehrin otobüsüne biniyorum sonra. Başımı cama yaslayıp içimde hiç durmayan o şarkının sesini açıyorum, kulaklarımı sağır eden ses, gözlerimi kapatırken; ruhumu açıyor. Gideceğim bilinmeyenin heyecanı, yolda olmanın huzruna yenik düşüyor her defasında. İneceğim ana dek, tanrıya yol bitmesin diye yakarıyorum. Yine de ne zaman değse saç telimden serçe parmağıma dek hiç tanımadığım o şehrin kokusu; yeni yüzlere, seslere ve sokaklara açıyorum göğsümü. Hiç bilmediğim bir şehrin sokaklarını yepyeni bir dünya keşfeder gibi içime çekiyorum. Acıları, aldatmaları, ölümleri tozuna hapsetmiş her köşe başı, benim gözümde okunmayı arzulayan bakir bir şiir oluyor. Sevgiliye dokunurcasına okşuyorum şehri, öper gibi sessiz kokluyorum. Bir koldan öbürüne koşan arsız bir sevgili gibi, gittiğim şehre aşık olup, gün ağarken sessiz, terk ediyorum. Asla ait ve sahip olmuyorum. Şimdi şu cam kenarında, bir şehre daha veda busemi verdim. Kendimi bulmaya ve yeniden aşık olmaya gidiyorum. Şehirler bana yetmiyor; ben yollara aidim.

ö.ö.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder