Perşembe, Ağustos 11, 2011

8:10


Bağırarak gözlerini açtı, ter içinde kalmıştı. ‘’Neyse ki her şey rüyaymış.’’ dedi ve derin bir nefes aldı, yan döndü ve saate baktı saat 8.10 du.
Saat yine çalmamıştı aceleyle yataktan fırladı, bir an önce işe yetişmesi gerekiyordu. Bu ay içinde kaçıncıydı bu! Keşke o filmi izlemeseydi… Geç yatmıştı, filmin sonunu merak etmişti. Kızdı kendi kendine; sonra izlerdi, neden o saate kadar oturmuştu ki? Sabah erken kalkması gerektiğini biliyordu. Şimdi bunları düşünmeye zaman yoktu. Kendi kendisiyle tartışarak aceleyle hazırlandı, ofiste bir şeyler atıştırırım diyerek çıktı evden. Arabasına bindi, anahtarı neredeydi? Bulamıyordu bir türlü… Almamış mıydı yoksa? Aceleyle eve döndü, anahtarını aldı, arabaya koştu. Bütün aksilikler onu buluyordu. Bu kadar da olmaz dedi. Arabayı çalıştırdı. O da ne? Çalışmıyordu! ‘’Neden ben Tanrım! Tüm kızgınlığını benden mi çıkarıyorsun? İşten kovulmama neden olacaksın!’’ dedi ve arabadan indi. Saatine baktı, yeterince hızlı olursa otobüse yetişebilirdi. Ofisi arayıp geç kalacağını haber vermeliydi… O sırada telefonunu da evde unuttuğunu fark etti, geri dönüp telefonu almakla, otobüse yetişmek arasında tercih yapmak zorundaydı. Koşarak eve geldi, telefonunu dün gece uyuyakaldığı, üzerinde kahve lekesi olan o yeşil koltuğun altında buldu. Çok zaman kaybetmişti! Acele etmesi gerekiyordu… Deniz manzaralı lüks dairesinden ayrıldı. Asansör bozulmuştu… Merdivenlerden koşarak indi, nefes nefeseydi. Caddeye kadar koşar adım yürüdü, acilen bir taksi bulmalıydı. O sırada arkasında sesler duydu, bağırışmalar… Şimdi dönüp bakmakla zaman yitiremezdi. Karşıdan bir taksi geliyordu. Elini kaldırdı. Taksiye bindi, işte her şey yoluna giriyordu. En hızlı şekilde ofise yetişmeliydi. Bundan daha önemli ne olabilirdi ki, şoföre acelesi olduğunu söyledi. Taksinin içindeki boğuk hava midesini bulandırdı; sabah hiçbir şey yemediğini fark etti. Camı açtı, biraz temiz hava aldı. Başı ağrıyordu, nasıl bir gündü bu gün böyle? Her şey üst üste mi gelirdi? Biraz daha hızlı gitmesini söyledi taksi şoförüne kızgınlıkla. Adam bir şeyler mırıldandı. Ne dediğini duymadı ama umrunda da değildi. Acelesi vardı. Dün akşamki filmi hatırladı; her şey Murat yüzündendi.
Murat lise sondan sınıf arkadaşıydı, dün tesadüfen karşılaşmışlardı. Murat onu kahve içmeye davet etmiş, oda kabul etmişti. Konu konuyu açmış ve Murat, o izlediği filmi anlatmaya başlamıştı. İlginçti doğrusu, ilgisini çekmişti ilk başta, bende izlemeliyim demişti, sanki acelesi varmış gibi! Başka zaman izlese olmaz
mıydı? Murattan ayrıldıktan sonra filmi almaya gitti. Eve döndüğünde saat geç olmuştu. Eve iş getirmişti, onları incelemesi gerekiyordu. Üşendi, sonra yaparım diyerek kenara attı, evde biraz oyalandı. Ne yapmıştı? Garip! Hatırlamıyordu. Sonra filmi izlemeye karar vermişti; aslında planı birkaç arkadaşını çağırmaktı ama havasında değildi tek başına izlemek en iyisi diye düşünmüştü. Film o kadar da ilginç değildi, sadece sonunu merak etmişti sonu da etkileyici değildi.
Beğenmediği bir filmi neden ısrarla sonuna kadar izlemişti oda bilmiyordu. Belki değişiktir diye düşünmüştü. Sonunda kanepede uyuyakalmıştı… İşte, her şey birbirine bağlıydı!
Birden sarsıldı ve kafasını arabanın tavanına vurdu, sonra cama… Her yer kan oldu! Sesler duydu, ne olduğunu anlamaya çalıştı ama anlayamadı. Sonra her yer karardı, sesler azaldı... Gözlerini açtığında ortalık savaş alanı gibiydi, birden bir kaza gördü. Lastiği patlamış olmalı, diye düşündü, kontrolünü kaybetmiş ve yoldan çıkmış, takla atarak durmuş sanki... Tüm bunları yaşamış gibi oldu bir anda, her yer kandı, herkes bağırıyordu. Ambulans! Diyorlardı. Merak etti, yaklaşmak istedi kıpırdayamadı, sonra kendini gördü. Arabadan çıkardılar ve üstünü örttüler. Hey! Burada kendisinden bahsediyordu, bu nasıl olur dedi, çıldırmak üzereydi. Sonra her şeyi yukardan izlediğini fark etti. ‘'Olamaz!'’ dedi '’Hayır olamaz!’' Bağırdı, kimse onu duymadı. Sonra sustu, vazgeçti.
Dün Murat'ı görmeseydi, filmi izlemeyi aklına koymasaydı, geç saate kadar oturmasaydı ve geç kalkmasaydı bunlar olmayacaktı. Arabası çalışsaydı ve taksiye binmeden arkasına dönseydi o hamile kadını görecek, ona yer verecekti… Belki de bu kazada, o kadın ölecekti! Kadın kurtulmuştu ve bebeği... Hiç bir şey yapamadı, hiçbir şey söyleyemedi… Hissedemiyordu! Hiçbir şey... Uyuşmuş gibiydi; sonra yeniden bağırmaya başladı. ‘'Ben buradayım hey!'’ diye… Bunu kabul edemezdi, o ölemezdi, daha yapması gereken onca şey vardı… Toplantıya yetişmeliydi, belki de bu ay bir üst kadroya yükselecekti, Uzun zamandır bunu bekliyordu ama o ölmüştü! ‘’Bu olamaz’’ dedi, sürekli bunu tekrarlıyordu… ‘’olmaz, olamaz!’’


Bağırarak gözlerini açtı, ter içinde kalmıştı. ‘’Neyse ki her şey rüyaymış.’’ dedi ve derin bir nefes aldı yan döndü ve saate baktı saat 8.10 du…

ö.ö.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder