Perşembe, Ağustos 11, 2011

Angel Kek

Yok azizim yok, böyle olmayacak. Sistem yanlış bir kere!
Kadınların işi gücü yokmuş, erkekleri kendilerine aşık etmek için melek keklerine, aşk iksirlerine, totemlere, büyülere kafa yoruyorlarmış. E durum böyle olunca, kadınların aklı fikri aşkı bulmaktaysa ben bir kitap yazsam deli saçması da olsa okunur hatta satıldıkça satılır diye düşünür insan. İtiraf edin siz de düşünürdünüz, düşünmedim demeyin, inanmam. Yalnız anlamadığım bir şey var, madem bu kadar aşk meraklısısınız kızlar, erkeklerin yazdığı bunca aşk şarkısı niye? Sorun sizde değil bizde azizim. Şimdi size bu inancımı savunurdum ama şu yeni ‘angel kek’ tarifini bir denemem gerek. Zamanım yok. Yalnız şunu söylemeden geçemeyeceğim, benim olmazsan taciz ederim!?

Zaman demişken… Gün 28 saat olsa mesela, hatta benden birkaç tane olsa, uzaylılar gelse beni klonlasa, birini okula birini dershaneye göndersem biri sınavlara girse diğeri odamı toplasa ben de uyusam, hep uyusam.Yok yok olmayacak gün 28 saat olsa ben yine de yetişemem her şeye. En iyisi benden birkaç tane olması. Bunun da bir iksiri, şusu busu yok mu canlar? İnsan istemez mi şöyle rahat etmeyi, uzatıp bacaklarını hiçbir şeyi düşünmeden dinlenmeyi. Bekliyorum, umudum var. Donald Duck’a pantolon giymediği için yayın yasağı getiren insandan ben bunu da beklerim. Hakkımdır.

Uzaylılar gelip bir gece de şu dünyanın genleriyle oynasa mesela diyorum. Daha kötü olabileceğini sanmıyorum da belki bir umut iyi olur ne dersiniz? İyi düşünün, evren olumlu enerji istiyor. El ele tutuşup sistemi düşleyelim, masallar şarkılar söyleyelim dünya pembe olsun her şey yoluna girsin. Periler, melekler, kelebekler falan.

Bisiklete binmeyi bilmediğimi unutup, bazen çekip gitmeli insan diyorum, dünyayı dolaşmalı. Yalnız bir şey var ki insan, barış, mutluluk huzur için bisikletine binip dünyayı gezerken, bir gün cesedinin yol kenarında bulunabileceği gerçeğini de unutmamalı. Ama siz yine de olumlu düşünün. Güzel olacak. Her şey güzel olacak.

Şehir bezginleri diyor Elif Şafak onlara, azıcık para azıcık tasa oradan oraya gezen az biraz melankolik, biraz naif sessiz ama daima umutlu bohemler. Ben pembe gözlüklüler diyorum onlara. Daha eşit, daha mutlu, tabiata uygun yaşamayı hayal eden daimi mutlulular. Sanırım sürekli şu melekli keklerden yiyorlar. Doğru renklerini de bulmuşlar, enerji meselesi canlar.

Tabiata uygun yaşamak demişken değinmeden geçemeyeceğim. Kim demiş şehirlerde her yer beton diye! Çok kızıyorum böyle diyenlere! Kim demiş, vakti zamanında Egeden yola çıkan A maymunu ağaçtan ağaca hiç yere inmeden Ankara’ya kadar gidebilirmiş diye. Aman azizim sıkmayınız tatlı canınızı, değil mi ya?! Yer gök yeşillik, çıkarmayın başımıza böyle icatlar. Bu devirde Don Kişot’luk yapmak size mi kaldı canım?!

‘‘Üç yumurtayı kırdım önce, portakal dilimledim ince ince göz kararı da biraz süt kattım kalktım sana kek yaptım.’’ Baksana aşkın formülü o kadar da yeni değilmiş. İnanıyorum, işin sırrı yumurtada. Yaptım olacak! Bu kek işi tutacak, yumurtayı da ayarladık mı tamam.

Son olarak da şunu belirtmeliyim, benim olmazsan taciz ederim diyen Nihat Doğan sesinde bile duymadım ben wikileksi sesli okumaya çalışan vatandaşın ses tonundaki kararsızlığı.

ö.ö.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder