Perşembe, Ekim 06, 2011

Ne diyordunuz?

Yaşanan acıların prim yaptığı bir dönemdeyiz.

Ne kadar gözyaşı, o kadar ilgi!

Ne kadar duygu sömürüsü yapabiliyorsan o kadar çok gelecek vaad ediyorsun

Ve ne kadar çok acı yaşarsan, o kadar çok şanslısın bu hayatta, unutma!

Çünkü ''yangında ilk kurtarılacak'' sensin ''tatlım''.

Öyle güzel boyuyorsun ki gözleri

Şaşıramıyorum bile sana, sahte sahnen akıverir diye, yazık.

Ne var biliyor musunuz, ne kadar çok ölümle iç içeyseniz

O kadar bağlısınız hayata!

Ne kadar çok acı çekmişseniz o kadar çok güçlüsünüz!

Kimi kandırıyorsunuz ki yalanlarınızla?

''Acındırma politikanız'' ve

Yalanlarınız nereye kadar sizi ilgi odağı yapabilir?

Bu gün ölsem mesela

Kaç gün hatırlarsınız beni?

Bir? Üç? Belki bir hafta?

Bir ay??

Ne olacak ki ardımdan siyahlara bürünüp yas mı tutacaksınız

Güneş doğmayacak ya da yıldızlar birer birer

Yer yüzüne mi inecek?

Sizin şu ''yalancıktan'' hastalıklarınız

Afedersiniz ama, fazla sahte

Buram buram yalan kokuyorsunuz, sahteliğinizden arınıp da geliniz...

Gölü ya tutarsa diye mayalamaya benziyor yalanlarınızın hikayesi -Gerçek olamayacak kadar acemi.-

Ama üzgünüm, sizinki göl değil

Yalandan bir bataklık.

Çok mu acımasızım, yapmayın canım!

Sadece siz biraz körsünüz,

Biraz uzak,

Biraz da sağırsınız.

Yakına yaklaştıkça görüyor insan

Uzaktan göremediklerini

Ve sustukça duyuyor insan

Kabullenemediği yalan sözleri!

Şems-i Tebrizi'nin dediği gibi,

‎"Bazen de susmak gerekir, duymak için"

Bu yüzden çok konuşurum

Yalanlarınızı duymamak için.

Üzgünüm, yine çok konuştum

Ne diyordunuz, sizi yine hiç dinlemedim?

ö.ö.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder