Salı, Ekim 25, 2011

Yap-Boz

Henüz küçücük bir kız çocuğuyken en sevdiğim şeydi renkli yapbozlarımla oynamak. Her bir parçayı özenle yerleştirirdim yerine. Sanki dünyanın kaderi ellerimdeki bu küçük parçacıklardaymışçasına heyecanlı, azıcık tereddütlü…

Bazı parçaları süslü ve renkli olurdu yapbozlarımın. Diğerlerinden farklı olduğunu, hatta belki de yanlışlıkla orada olduğunu düşünebilirdiniz. Fazla renkli, süslü, biraz gösterişli… İlk bakışta, onların bambaşka bir resmi vardır sanki, daha özel ve daha büyüklerin oynaması gereken. Oysa aynı resmi tamamlayan parçalardı bunlar. Tek başlarına hiçbir anlamları olmayan.Yalnız ve işe yaramaz parçalar. Bir aradayken böylesi bir bütünlüğü sağlayan o parçaların tek başlarına anlamsız olmaları, ne kadar da gülünç değil mi.

Peki ya şu eski yıpranmış parçalara ne demeli? Süslü ve gösterişli olan diğer parçalara inat olabildiğince sade. Kimse onların bu resimde bir yerleri olduğuna inanmak istemez. Çünkü onlar yıpranmıştır. Ne şu süslü parçalar kadar göz alıcı ve güzel ne de diğer parçalar kadar birbirine benzerdirler. Köşeleri yer yer yıpranmış, renkleri solmuş. Belki bir süre önce kaybolmuş ve odanın bir köşesinde toz yumakları arasında hatırlanmayı beklenmişlerdir. Bir gün tesadüf eseri bulunup diğerlerinin yanlarına konulmuştur belki de, kim bilebilir ki.

Bu yüzden onları kim suçlayabilir? Diğerlerine benzemediği, farklı olduğu için? Yoksa onları unuttuğumuz için yıpranan bu parçaları diğerlerinin yanına koymak istemeyen biz miyiz tek şuçlu? Onların farklı bir resmi yok, aynı şu süslü parçalar gibi. Tek başlarına anlamasız ve resmin tamamıyla şaka yapar gibi uyumlular.

Parçaları kaybolmuş bir yapboz gibi insanlık. Kimileri dışlanmış, kimileriyse kendisini soyutlamış.

Yitirilen her parça için damla damla öz yağıyor insanlığın gönlüne. Gökler ağlıyor insanlığa ve tanrılar kaybolan her parça için bir adım daha uzaklaşıyor gönüllerden. Yoksa uzaklaşan tanrılar değil de gönüller mi? Emin değilim…

Uzaklaşıp yitirilen parçalarıyla bakıyorum insanlığın tablosuna. Gri ve siyahlarla bezeli bir toz bulutu var sanki. Farklı parçaları dışarı çıkardığında geriye kalan tek şey koca bir hiçlik belki de. Karanlık bir boşluk bilinmezlik. Ve mutsuzluk…

Oysa güzeldir ya yapbozlar, güzeldir ya tüm çocukların kalbi… Küçücük bir kız çocuğuyken en sevdiğim şeydi renkli yapbozlarımla oynamak. Her bir parçayı özenle yerleştirirdim yerine. Sanki dünyanın kaderi ellerimdeki bu küçük parçacıklardaymışçasına heyecanlı, azıcık tereddütlü…

ö.ö.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder