Cumartesi, Ekim 22, 2011

Soğuk

Yalnızdı ve üşüyordu. Birbirine çarpan dişlerinin takırtısı ve korkudan güm güm atan kalbinin sesleri birbirine karışıyordu. Yamaları yırtık ceketinden içeri buz gibi aralık rüzgarı sızıyordu, tek omzuyla şehrin en eski bankasının duvarına yaslandı. Elini cebine daldırdı ve küçük servetinden kalanlara baktı.
Dostluğu bozdurarak aldığı ekmeğin para üstü; yalnızlık ve umudu satarak kazandığı bir kaç parça değersiz ölüm taşı vardı. Elini cebine bir kez daha daldırdı, eli bir kaç sokak aşağıda ve nehrin karsı kıyısında durdu. Aradığını buldu, parmakları arasında ılık bir mutluluk parçası vardı. Tuttu ve yukarı çekti. Eğilip kalbinin üzerine yerleştirdi ve ölüm taşlarından birini ağzına attı.
Eski bankanın köşesine yığılırken gözlerini kapattı. Son düşündüğü, artık üşümediği gerçeğiydi.
ö.ö.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder